29 Kasım 2010

Ya Sahteyseniz ?



Hepimiz sahte bir şeyin içerisinde dönüyoruz. 365 gün 6 saat!

O kadar alışmış ki beyinleriniz, her şeyi kabullenmeye ve başlarınızı hep eğmekten kamburlaşmış sırtınız. Kendi benliğinizi satmaya başlamışsınız, bacak aranız değer görmeyince. Erkekler olmuş, kızlardan daha da fahişe! Ruhunuza üflesem, buz olur bedeniniz. Anlamazsınız ya niye böyle yazdığımı, üzülmem ki! Yalanları farketmemiş asalaklar topluluğunun beni anlamasını da beklemem ben zaten.

Müthiş fikirlerim yok belki. Bir V for Vendetta-cılık yapamıyorum, yapmaya çabalamadığımdan olsa gerek. Yine de konuşmak istiyorum. Çünkü çok gevezeyim.
Dertleşmeyi severim, fakat bazı sırları tutmasını beceremem. Yine de kendimi tutmaya bakarım. Bu sıralar bu konu da başarılıyım.
Herkes internetten başladı artık isyanlarını yazmaya. Çok yazık. Çünkü bir boka yaramıyor, kendileri de biliyor ama yıllardır öğretmenlerimizin kulaklarımızı çekerek ' kendini kandırma ' lafını hayatlarına ters bir şekilde uyguladıklarını göremiyolar, ben ona üzülüyorum.

Gündemi takip etmek adetim değil. Dedim ya yazdıklarımın hepsini ben kendim düşündüm. İnsan düşüncelerinin çokluğu kadar değerlidir, benim gözümde öyle. Ne kadar düşünürsen o kadar değiştirirsin karakterini. Düşüncelerindir evet, seni sen yapan.
Çok klasik, ama bir o kadar da doğru.
Ah bir de Facebook da beğendiğiniz kadar uygulayabilseniz o cümleleri hayatınıza. Belki de 'isyan' oluşturmak daha kolay olacak.

İsyan lazım evet. Sadece oraya buraya yazılar yazarak değil. Gidip sokaklarda slogan atarak, sessiz yürüyüşler yaparak. Sadece bir 10 kişilik grubun açtığı pankartlar önünde hiçbir şey söylemeden sadece alkışlar eşliğinde yaptığı eylem bile bir şeydir!

***

Belki de gerekli değildir. Pek de umursamıyorum zaten.
Fakat yine de sinirleniyorum herkesin bu kadar görüş hastası olmasına. Madem bir şeylere sinirlisin, madem çok seviyorsun ülkeni, yap bir şeyler arkadaş! Korku varsa eğer o zaman boşuna konuşma.
Bana da mı dersiniz ki sen ne yapıyorsun diye? O zaman yazdıklarımı bir daha okuyun derim ben de size.
Amacım ne ülkeyi kurtarmak ne de birilerini ayaklandırmak. Uyumayı seviyorsak, ya da uykulu bir şekilde dolanmayı, öyle dolanalım o halde.

***

Herkesin bir de yazarlığa özenmesi tuttu bu sıralar ya ona da sinirleniyorum. Ya da fotoğrafçı olması. Ulan ne bilirsiniz ki siz entel olmayı be!
Birisi izler Donnie Darko, diğeri izler V for Vendetta, Requiem for a dream, al oldu sana filmkolik insan. Yok deve!
Sorsan okumamıştır bile bi tane filmle ilgili köşe yazısı ya da ilgisini çekmez o konudaki kitaplar. Ama izlemiştir ve her görüşe açık olmuştur birden.
Aşıktır hepsi, aşıksınız hepiniz.
Bilmediğiniz şeyi nasıl yaşıyorsunuz hayret ediyorum. Ben hiç yaşamadım. Meraklısı da değilim. Bu zamana kadar yaşadıklarım da, itiraf etmeliyim ki ortaya çıkarttığım tepkilerim hep onda bunda görmeyle oldu.
Yoksa değer vermem bir insanın hayatına. Sevdiğim olsun , sevgilim olsun. Sikimde bile değil onun hayatı benim için açıkcası.

Bugün nasıl bir aşk cümlesi kursam, nasıl bir aşk yazısı yazsam diye düşünceğinize, daha gerçekçi şeyler düşünseniz belki daha ileriye gidebilirsiniz.

***

Gece gece yazacağım konuyu değilde kafamdan geçenleri yazdığım bu kopuk yazımda okuyarak bana eşlik ettiğiniz için ayriyetten teşekkür de ederim.

12 Kasım 2010

Kinyas'ına aşık olduğum Kayra'm




Kitaplara tapan insanları sevmemişimdir. Toplumları, örgütleri, oluşumları ... Hepsi bana tiksinç gelir.
Kitap okurum okumasına. Hem de bu sıralar bunu abarttığımı düşünüyorum. Bir listem var, kitap listesi. Sırasına göre okuyorum. Fakat yine de bir kitapla hayatını değiştiren kişileri sevmem. Kitap övülebilecek bir şey olabilir. İyi bir konusu olabilir. Karakterler çok ilgi çekici olabilir. Ve elbette hepimiz bir kitabı okuduktan sonra, bir kaç saat ya da dakika kitaptaki karakter gibi hissedebiliriz kendimizi. Fakat bir kitap sayesinde hayatımıza yön vermek bana saçma geliyor.
Kendi hayatımızı kendi düşüncelerimizle şekillendirmek yerine, başka bir yerde yazan düşünceleri hayatımıza sokma çabası bana hep saçma geldi ve hep saçma da gelecek arkadaşlar.

Kitap okumayı çok severim, evet hem de çok.
Benim de arkadaşlarıma önerebileceğim hatta ' oku ulan ! ' diye başının etini yememe vesile olan çokca kitaplar var. Ama onların şuanda okuduğum zamankinden daha az hayatıma etkileri var ya da artık hiç yoklar.
Düşündüğüm, savunduğum görüşün kitabını okumak ayrı bir şeydir. Zaten bu zamana kadar savunduğum hiçbir görüşün kitabını okumadım. İnternetten okuyabileceğim ve bana şimdilik yeterli olabilecek kadar araştırmalar yaptım.
Onların kitaplarını okuyup anlamama daha yıllar var. Yoksa ben de aşırı sabırsızım bir Jean-Paul Sartre'ın Varlık ve Hiçlik adlı kitabını okumaya. Ya da anarşizmle ilgili kitapları okumaya, felfeseyle ilgili kitapları okumaya.
Şuan da anlama kapatisemin oradaki cümleleri kaldırabileceğini zannetmiyorum. Evet diğer mal yaşıtlarım gibi kasmıyorum kendimi, kabulleniyorum ve öyle olması gerektiğini düşünüyorum. Felsefenin kolay bölümünü anladım yaladım yuttum! Gerisini anlamam için önce basit ve güzel ve akıcı romanları bitirmem lazım. Bestseller, dünya edebiyatı, türk edebiyatı! Bunları önce bi kavramam lazım, çözmem lazım cümleler. Nasıl yazıldıklarını, ne anlatmak istediklerini!
Basit bir aşk cümlesinde bile bir felsefe aramalıyım ki , ileride okuyacağım o ağır kitapları kavrayabileyim.
Ya da daha kısa bir zamanda hemen gelsin o kitapları okuma zamanım diye!


Şu sıralar Hakan Günday'ın Kinyas ve Kayra adlı romanını okuyorum ve beni benden aldı! Bu belki sizlere ergen övmesi gelebilir fakat daha iyi cümle bulursanız söyleyiniz.
Durağa iniyorum kitabı hemen çıkarıyorum. Otobüste genelde oturursam kitabı okumaya başlardım. Fakat ayakta olarak iyi bir yer bulunca okumaya devam ediyorum.
Kitaplada inebiliyorum bazen.

Bu 'aha çok süpermiş' diyin diye değil. Kitap akıcı ve hatırladığım kadarıyla böyle karakterlerin olduğu bir kitabı ilk defa okuyorum.
Hakan Günday'ın ilk Zargana adlı romanını okumuş ve tapmıştım. Bence Kinyas ve Kayra'dan daha güzel o roman. Karakterler daha bi karanlıklar, daha bi koyular hayata karşı!
Bu romanda yer yer sıkıldım, sıkılıyorumda - hala okumaktayım -
Bazı yerlerinde çok abartmış karakterlerin, hayat görüşlerini ve bazı yerlerde ergen olmuş karakterler. Düşüncelerinin çoğunluğu ergenlikten ibaret ya da Hakan Günday, onların ne kadar dengesiz olduğunu vurgulamak için öyle cümleler kurdurtmuştur.
Bilemeyiz tabi sonuca bakıyorum her müşteri gibi de şikayetçiyim ' bazı yerleri sıkıcı' dan başka bir cümle diyemiyorum.

Fakat güzel karakterler, güzel atmosfer, güzel bir konu.

Başlıktan sakın okumayanlar, okumak isteyenler, Kinyas ve Kayra'nın tek kişi olduğunu sanıp bana sövmesin ' lan ne spoiler veriyosun ibne ' diye. İkisi de ayrı iki insan, ikisi de qanqa ccc.
Fakat Kinyas'ı daha seviyorum Kayra'dan. Kinyas daha naif ondan daha bi seksi geliyor gözüme cümleleri.
Öyle birisi çıksa karşıma, hiç düşünmem beraber kaçarım uzaklara.
Evlenirim diyemem, çünkü Kinyas'la evlenemezsin.

Hürrem öper saygılarla..

11 Kasım 2010

Telefonumu kaybettim, hükümsüzdür!


Dün akşama doğru telefonumu kaybettim, çaldırdım, hacılandım. Her ne boksa başıma gelen sonuçta telefonum yok ortalarda. Telefon kullanmaya başladığımdan beri başıma ilk defa böyle bir şey geldi.
Çok üzüldüm.
Hani cidden çok çok çok üzüldüm.

Çünkü ben obje bağımlısı bir kişiyim. Filmlerde olur ya, belki gerçek hayatta da olanlar vardır, bir hayvan alıcaksınızdır ve ilk göz göze geldiğiniz hayvanı seçersiniz. Benim obje bağımlılığımda böyle bir şey.
Ben daha doğrusu insan dışında olan bütün her şeye aşırı derece bağımlı olabilecek birisiyim. Öyle de oluyorum. Bundan rahatsızlık duymuyorum, çünkü insanların beni terketmesine çok alışığım. Zaten şuan da da hep birileri gitse keşke diyorum.
Sık sık msn adresimi tazeliyorum, kişilerden arındırıyorum. Kalabalığı oldum olası sevmemişimdir zaten. Pazar yerleri midemi bulandırır, nefes darlığı çekerim.

O değil, yine dönüp dolanacağım yer holigan düşüncelerim olucak. Telefonumun yok olmasını buraya bağlayacağım. Çünkü şunu farkettim ki, görüşün ne bokum olursa olsun köleyiz! Dünyanın kölesi değiliz yalnız. İnsanların kölesiyiz. Onlarda kendi kurdukları şirketlerin, markaların diğer köleleri.

Markalar emperyalist bir politika izliyor.
Bunu farkettim. Bu gerçeği kabul ediyorum.
2. gün bugün. Telefonsuzum. Otobüste eve gelirken canım sıkıldı, bağırarak şarkı söylemek istedim. Dinlediğim müziklerin, şarkıların hepsi kafamdan tek tek geçti. Tıpkı ölecek birisinin gözünün önünden geçen hayatı gibi.
Ve küfrettim içimden kendime.
Evet anarşizmi savunuyordum fakat boktan bir telefona olan bağımlılığımdan dolayı bunu tam yapamıyordum. Gerçi hiçbiriniz yapamıyorsunuz. Çünkü hepiniz bir şeyin kölesisiniz. Belki bana işin içinden çıkmak için 'obje bağımlılığım var' diyosun diyorsunuzdur ama, inanın rengim benzim attı resmen telefonumu kaybettiğimde.
300 tl bir şeydi.

Eylem yapmak güzeldir, katılmak daha da bir güzel ve eğlencelidir. Fakat hep öyleymişiz gibi, ot gibi yaşayarak kendi hayatımızı batırmak bana biraz saçma geliyor.
Geçen günlerde bir tane arkadaşım Facebook'ta bana ' anarşistsin ama Burger King'te çalışıyorsun' dedi. O elbette bunu geyik olarak söylemek istemişti, ciddi olarak tartışcağını zannetmiyorum.
Neyse, ona dediklerimi burada da yazmak istiyorum.

Para var. Böyle bir şey icat edilmiş ve maalesef o olmadan yaşayamayız. Into The Wild filmi gelir aklıma hep bunu söyledikçe ve düşündükçe.
Fakat durum böyle olamaz, o şekilde yaşayamayız. Orda da durum farklı değil.
Düzen bir kere kapitalist bir düzen olarak kurulmuş. En komünist insan bile ' teknolojiyi takip etmeliyiz, batıya kapıları kapatan osmanlıyı gördük, japonya ebesinin amında ama 11 yıldır 3g var ' gibi cümleleri kuruyorsa, maalesef otoriteye karşı kişilerde bir şeylerin kölesidir.
Ben bunu, kötü bir şeyden dolayı söylemiyorum veya dile getirmiyorum. Benim gibi düşünenlerin suratına söylenebilecek en basit ve kişinin acizliğini belirten en belirgin cümlelerdir bu cümleler.
Şöylesin de böyle yapıyosun!


Karşı görüşe olan saygısızlık, kaldıramamazlık bu cümlelerle dile getirilir, naif bir şekilde. Ot gibi olsanız, bu sefer de öyle çullanırlar. ' olm tamam anarşistsin, sosyalistsin de böyle de yaşanmaz lan ilkel insanlar gibi ' derler.
İşte insanlar başta bu düşüncelerinden arınmalılar ki, bir şeyler olsun !
Ondan dolayı iğrençsiniz!!

Bana göre önemli olan, bir şeyler düşünmek. Yararlı şeyler düşünmek! Bunu yaparsa tüm insanlık işte asıl o zaman herkes rahatlar. İşte o zaman güzel bir dünyada barış içinde yaşarız. Bombaları imha etmeden, kötüleri öldürmeden... Sadece düşünerek. Sadece ve sadece o %3 ünü kullandığınız beyninizi biraz daha sınırlarından çıkarıp düşünerek , düzeltebilirsiniz her şeyi!!