28 Aralık 2010

İnanış Oluşumu vol.2



Şuan okuduğum kitaptan (Müzik Tarihi) yola çıkarak bu yazıyı yazmayı düşündüm. Daha doğrusu aklıma başka bir konu gelmiyor.

Efenim, müzik dünyası çok zor gelişmiş, kitapta bu söyleniliyor. Bunun asıl büyük sebebi Hristiyanlık imiş. Bunlar zamanında, hiçbir çalgıyı artı kadınları kiliseye şarkı amaçlı almıyormuş. Zaten müzik gelişirken de ona bağlı bir şekilde gelişmiş ki, neredeyse bütün sanatçıların kenarda köşede yazdığı kilise parçaları mevcut.
Fakat şöyle ki, bir zamandan sonra elbette, gelişmeye başlamış müzik ve bir bakmışız ki  'org'  bildiğin kilise enstrümanı oluvermiş ki zamanında günah diye almazlarmış..
Demek ki din, zamanla kuralları değişebilen bir olguymuş..
Benim üyesi olduğum bi forum var, orada zamanında bi MAL vardı :)) Dindarın önde gideniydi. Çok tartışmalar olmuştu zamanında.. ki ben hala bizlerin haklı olduğunu düşünüyorum. Ortada onların saygısızlığından başka bir şey yoktu çünkü. Hatta bu kendi hayatımda da hep böyle. İnananlar nedense dinlemezler bizi..

Ben dinler yok diyemem, şuan bariz bir şekilde varlar çünkü. Fakat bunların bir yaratıcı tarafından değil de insanlar tarafından yaratıldığını düşünüyorum. Şimdi inanan bir çok kişinin dilinde klişe bir laf vardır ki ' o zamanın yaşantısı bu zamana uygulayamayız ki...' diye başlayıp paragraflar halinde devam eder..
İyi de , şuan bir çok gelişmemiş müslüman ülkelerde, özellikle bu suudi arabistan da falan müslümanlık var. Buralarda kadınlar zina yaptı diye herhangi bir dedikoduda hiçbir sorgu sual olmadan öldürülüyor. Hırsızların elleri niyeyse bilemem ama cuma namazından sonra kesiliyormuş.
Suriye de kadınların suratına kezzap atılıyor ??

Buna gelen cevaplar genelde ' orada şeriat var ' benzerinde olur. Tamam o halde şunu diyebilirim, şeriat bir yönetim şeklidir ki bu dikkatinizi çekerim müslümanlıkta var. Biz de cumhuriyet var, demokrasi, adalet var. Bizim ülkemizdeki bayanlar, sokakta dolanırken herhangi bir polis onların suratına başı açık ya da türbanlı birisine saçının teli gözüküyor diye, kırıtıyor diye, suratına kezzap atmıyor.
 Ya da diğer bir çok müslüman ülkelerde erkekler 4 kadına birden sahip olabiliyor. He bu bizim ülkemizdeki yobazlarda da var, olmasının sebebi var olan yönetiliş düzeninin düzgünce yapılmamasından ama sonuçta bu yasal değil ülkemizde. Oralarda bu durum yasal.
O halde, din, ülkelerin yönetiliş şekline göre değişebilen bir şeymiş.

Bunu inananlarında gerçekten tabularını kaldırıp düşünmelerini istiyorum. İnanmayın, inanılamaz gibi şeyler demiyorum ya da saygısızlık etmiyorum. Çünkü ben dinleri de bir insanın elinden çıktığını düşünüyorum. Benim kendi düşüncelerim, düşündüklerim ve okuduklarım da bir insan topluluğundan çıkma ve ben buna inanıyorum. Sizlerde de dinlerinize inanabilirsiniz, fakat kör inanç kötüdür. Bundan dolayı reddediyorum zaten dinlerin varlığını ve yüceliğini, kehanetlerini blabla.

Çünkü, dinler tamamiyle devletin işine gelen bir inanış durumudur. Din ile tüm insanları kendinize bağlayabilir, hatta kendiniz peygamber, melek, elçi vs gibi tanıtabilirsiniz.

Saf inançlar ot insanlıktır. Ve dünyanın birçoğu maalesef ki ottur. Boş beyinlerle istedikleri kadar dini araştırmalara girsinler, diğer görüşlere bakmadan oluşan boş inanç size bir fayda getirmeyecektir. Çıkar ilişkisi içerisinde yaşadığınız din inancı, size ne bütün herşeyin ağacı olduğu bir alan ne de içinde yahni olacağınız başka bir alan verecektir.

Başka bir diyeceğim vardır ki, bu zamana kadar çıkan bir çok isyan sayesinde ( ki en önemlisi tarihte reform/rönesans dönemleridir. ) din adamlarının yalancı oldukları ve din üzerinde zilyonlar kazandığı ortaya çıkmıştır. Martin Luther'e şuanki hristiyanlık şükredip secde etmeli :))

Hristiyan olsaydım sanırsam daha önceden dinlerden dönebilirdim. Bir çok filmde konu olan şey 'cadılık'. Bunlara inanıp, sorgusuz sualsiz yakan atalar topluluğuna sahip olmayı istemezdik herhalde. Ya da kafasına göre kitap yazıp dini dörde bölen atalara ve bunlara inanıp bu zamana getirenlerden gelmeyi istemezdik/m.

Dinlerle ne kişiliğinizi ne insanlığınızı kazanırsınız. Sizden bunları alan inandığınız sefil dinlerdir.


16 Aralık 2010

Müzik Benim Hayatım

 

Bu konuyu Özgür'le konuşmasaydım (çok detaylı bi şekilde) sanırım yazma kararı almayacaktım. Sanırım bi kaç yazımda da küçüklüğümden bahsedeceğim sizlere.
Bunun sebebi herkes gülsün, ben çok komik/acıklı çocukluk geçirdim diye değil, keyfimden yazıyorum. Canım sıkıldı sürekli, düşüncelerimle ilgili şeyler yazmaktan.
Eveet, açıklamamı yaptım artık rahat rahat içimi dökebilirim sizlere!

Ben 6 yaşımdan öncesini hatırlamıyorum.  Bi yazımda da demiştim zaten. Müziğe girişimi de o yaşlarımdan başlayarak anlatıyorum.
O zamanlarda popüler sanatçım Ebru Gündeş idi. Onun çingenem adlı parçası çıktığında Kral TV'de, koltuğa çıkıp oynardım. Sonra bi şarkısı daha vardı ' yine sana koşa koşa gelirim ' diye, ona da hastaydım!
Sonra farklı olayım diye Tarkan değil, Doğuş'u seviyordum. Oyhş, adeleli, kaslıı.. çok yakışıklıydı... Burak kut, Kerim Tekin, KENAN DOĞULU benim vazgeçilmezlerimdi..

O sıralarda Ayşe diye bi kadın vardı. Sanırım adı öyleydi ama neyse ablamla bi şarkısına hasta olmuştuk. Bir gün her kanalda karşımıza çıktı şarkısı nerden baksanız bi beş kere falan dinledik biz onu. Sonra annem bizi dövdü. Ablamı ders niye çalışmıyosun diye dövdü de beni niye dövdü anlamadım, daha okula başlamamıştım.

Bi arkadaşım vardı Tuğba diye, onunla müzik uyumumuz biraz kötüydü. O İbrahim Erkal dinlerdi, ben işte üsttekileri dinlerdim. Abisi tam bi İbrahim Tatlıses fandı.
Neyse.

İlkokulun ortalarında falan Demet Akalın, Gülben Ergen, Petek Dinçöz ( yor cast fuliş kazanova! ), Ebru Yaşar, Ebru Gündeş furyam hala devam ediyodu, vs.. dinler idim.
Bu arada Kerim Tekin öldüğünde çok ağlamıştım, çünkü büyüdüğümde onunla evlenmeyi düşünüyordum.

Ortaokul yıllarımda, tam bir Salsa kızıydım. Her hafta alır ve özenirdim. Tabi o zamanlar ergenliğin başları, kendini genç kız hissetmeler, gayet seksi olduğunu zannettiği şekilde saç toplamalar falan filan. Eminem o zamanlarda başladı herhalde ben de. Evet öyle olmalı. Uydu alınmıştı eve, Dream TV den hep dinlerdim. O benim yegane aşkımdı.
Okulun arkasında bi kırtasiyeci vardı, ona giderdim hep. Çok güzel Eminem çıkartmaları falan vardı. Bissürü de rozet. Böyle aşırı cool rozetlerdi ama.


He bir de o dönemler arasında olması lazım, evde uydu olup olmadığını da hatırlamıyorum ama neyse.. Babam yurtdışından ablamın kağıda yazdığı kasetleri alıp getirmişti. Söylüyorum;
Britney Spears, Cher, RICKY MARTIN, Jennifer Lopez.
Günde bi 10 kere Cher'in kasedini dinlerdim. Jennifer Lopez'in, şarkılarında onun gibi dans ederdim. Kendimi ünlü biri olarak düşünür konser verirdim salonda. Upss ay didınt egeyynn diye öterdim etrafta, çok ingilizce bilir edalarında.
O zamanlarda en büyük korkum bu durumda yakalanmaktı.
Bir de o zamanlar Gökhan Özen patlak vermişti abi, napiyim.. yeminle posteri vardı odamda.


Off sonradan hatırlamayı sevmiyorum yazı böyle ortasında kesilip başka yöne akıyomuş gibi oluyo ama... 6-7 yaşlarında iken , Mirkelam'ın koştuğu klip ne zaman çıksa evin ortasında koşarak söylerdim. Annemden bundan dolayı tokat yemiştim. Çünkü bi kere koşarken yaprak sarmaların içine ayağım girdi.

Ayrıca yabancı müzik arşivimde NSYN'C vardı. BAY BAY BAY BAY! Bi tane burnu dümdüz olan adam var ya ben onu daha çok severdim. Justin'e uyuz olurdum. O yaşlarımda bile aklımdan geçen ' ıyy seks manyağı bu kesin, şuna bak karının göte bakıyo ' cümleleri olurdu.

İlerleyen zamanlarda Demet Akalın'ın büyük destekçisiydim. Oh diyordum ne iyi yapıyor İbrahim'e. Bananeyse artıkh! Bunun yanında hala Eminem'i seviyordum. Bi de o dönem bilgisayar alındı bize. Ohh, fotoğraf albümü yarattım Eminem'den!
Neyse efenim. Orta okul bitti geçti liseye. Herhalde lise 1 benim yaşadığım en karmaşık müzik yılıydı. Bi kere lise 1'i ticaret lisesinde okuduğumdan dolayı sürekli kırolar vardı çevremde. Kıro karakterler yani. DJ Akman'ın o şarkısına ben de bayıldım bi zamanlar.
Bahar diye bi arkadaşım vardı, ondan bana cd yapmasını istedim. İçinde kaç tane şarkı vardı hatırlamıyorum ama hepsi de kıroydu.
Ben bi itirafta daha buluncam, İsmail Yk'nın 'üf üf üflesene ımmm bu çok güzel işteee ' dediği şarkıyı da seviyordum bi aralar.

Bir de o zamanlar, işte ben Heavy Metal ile tanıştım. Artık ergendik, gençliğe gidiyorduk. Her farklılık bize göre hoştu.
İnternetten bi çocuğa aşıktm. O da Metallica fandı \m/ .. O olmasa herhalde tam bi metal dinleyicisi olmazdım. Hala her boku dinleyen birisi olurdum herhalde. Çünkü onun gözüne girmek için diğer müzikleri bırakmıştım.
Zaten şöyle bir şey var.. Benim dayım, bildiğin gençliğinden bu zaman heavy metal dinleyen adam. Aslında onunla bir yerlere gittiğimizde arabada açardı. Kulak aşinalığım vardı yani.
Dayımın oğluda bi ara bize bi cd yapmıştı. İçinde metal müzikler var. İlk o zaman aşık oldum aslında. Metallica - One!
Evde tek olmayı isterdim hep. Vcd'ye takar kafa sallardım. Bi kere anneme yakalandım, boynum ağrıyo yaa diye salladım bir şeyler.

Sonra, lise 2 ye geçince, ben bir ay gibi bir zaman da bütün heavy metali, diğer türlerini falan yaladım yuttum. Derslerime çalışsaydım bu kadar herhalde diploma notum çok yüksek gelirdi. Lise sona kadar bildiğin metalci girl idim.
Siyahtan başka bir şey giymezdim.
Sonra bir gün, dedim ki ' yazın giysem terliyorum, kışın giysem mont var. eee, kimse görmüyosa , kimseye ne dinlediğini gösteremiyorsam ne bokuma giyip işkence ediyorum kendime ' .
Eh bir de kemana başladık, müzisyen olucaz dedik. Klasik müzik dinlemekten kaçış yoktu, dinleyince de baktım ki ben diğer türleri de dinleyebilirmişim. Böylece, metal müziği hala dinlememe rağmen kıçımı onun için yırtmaz oldum.
Yani sanırım normal oldum.
Ama çok işlemden geçerek. Yazarken o kadar güldüm ki, yazı yarım gibi duruyo. Aklıma da başka anılarım gelmiyor..

Müzik sizi kutsasın dostlarım.


15 Aralık 2010

Dengesizliğim Var Burada.


Kinyas ve Kayra'yı nihayet bitirdim. Her bitirdiğim kitap gibi bunda da hafif bir burukluk vardı. Yani şimdi kusura bakmayın yazacaklarım sizlere spoiler gibi gelicek ama okuyacaksanız biraz dikkatli okuduğunuz da sonunu zaten anlıyorsunuz...
Kitabın başından sonuna bir insanlık konusu alıp gidiyor. İki karakterde insanlıklarından çıkmış ve kendisini hayattan soyutlamış, tüm duygulardan uzaklaşmış kişiler.

Kitabın başlarında Kinyas'ı kendime yakın görürken sonlarına doğru Kayra ve Kinyas arasında bi düşünceye sahip oluverdim. Lakin kitabın sonlarına doğru Kinyas insanlığına dönüyo, insan olabilmek için aşk, aile vs duyguların olması gerektiğini söylüyor.
Buna yarı yarıya katılıyorum.
Ben öyle aman aman hep ailemle oluyim diyen bir insan değilim. Ondan dolayı Kinyas'ın sonra ki karakter değişimini beğenemedim. Fakat Kayra'da bir o kadar salak geldi bazen gözüme. İkisi de birbirinin zıttı zaten.

İnsanlık kavramının, neye göre olduğunu söyleyecek olursak aslında onun göreceli bi kavram olduğunu görebiliriz. Çünkü adam öldürerekte insanlık yapmış olabilirsiniz... Hayatımızda ki sebepler bizim insanlığımızı oluşturur.

Nefret ve kin içimizde oldukça insanlığımızı kazanamayacağız. Kitabın sonlarına doğru bunu görebiliyoruz. Kitabın 3 tane sonu var zaten. Kendi içind 3 kitaba ayrılmış. Bölüm değil bakın kitap diyorum!

SORGULAMA
Evet insan öldürerek çok yüce bile olabilirsiniz. Bu, gerçekten de sebebine bağlı olan bir şey. İçimizde ki nefret eğer toplum tarafından 'doğru' karşılanıyorsa, Tanrı bile olabilirsiniz.

İnandığınız yaratıcı da öyle çünkü.
Ben öyle görüyorum, onun dünya üzerinde ki hayali varlığını. Kafasına göre kişileri alıyo yanına. Yoksa demiyor ki, Hürrem'in annesini alırsam Hürrem ağlar, çok üzülür! Canını alıyo herkesin teker teker.
Kendince bi senaryo yazmış onu uyguluyo.


Bizim sülalede erken ölüm var. Yani ben de çok fazla yaşamayacağım kesin. Anaannem, babaannem, iki dedem de ( bunlar en yakın bildiklerim ) hepsi 50-60 yaş arasında öldüler. Zaten aslında göçmen bi aile olduğumuzdan dolayı çok fazla bağlarımız yoktu, özellikle baba tarafıyla. Yani toplam 8 kardeş olunca, doğal olarak tanımıyorsun ya da çok yakın olmamış oluyorsun bazı akrabalarını neyse de işte dedemlerle de öyleydik. Çok nadir giderdik babamın köyüne.

Neyse.
Yaratıcının durupta ' Hürrem anaannesini biraz daha tanısın, 20li yaşlarına geldiğinde onu hatırladığı zaman biraz burkulsun içi ' dediğini zannetmiyorum. Ya da şöyle de dememiştir ' Biraz daha yaşasın, hatta kafasına Türkiye'de beyin tümöründen ameliyat olursa bi 10 yıl daha kızıyla olabilceğini söyliyim, daha yaşlılar camiasında da genç sayılır. Hem yanıma alırsam Kraliçe Hürrem 2 hafta depresyona girer '

Annem 2 hafta bildiğin depresyondaydık. Ablamla ben hep yanık yumurta yedik. Annemin yere oturup ağlayışını unutamam mesela.
Yani, ben tabii ki de deistim. Bir yaratıcı var diyorum ama benim inandığım çok farklı. Onun da annesi babası var (bkz: Bu yazı da biraz ben varım ) . Bi gün canı sıkılmış ve hıçkırarak uzayı yaratmış. Öyle bi osurmuş ki Güneş oluşmuş. Güneşte patlamış, Dünya ve kardeşleri.
Falan diye düşünürüm.
Ama var derim bi yaratıcı.
He o da orospu çocuğunun önde gideni. Çünkü o da herkesi öldürüyor. Gelmiş geçmiş en büyük katil, izini belli etmeyen.
Ondan dolayı da taparım ona ben.

***

Otobüste daha iyi şeyler gelmişti aklıma. Şimdi de yazmak olsun diye yazdım. Napiyim, unuttum diğerlerini.
Hadi gömdüm.

13 Aralık 2010

Aşkı Betimleten Yegâne Şarkılar

 


Aşka pek kafa yormam ki zaten bundan yıllar önce de inanmazdım. Sonra birisine tutulunca inandık işte de, iyi ki de var diyebilmişim. İçimde bi insan varmış onu çıkardı hiç değilse. Gerçi bizlerin öldürdüğünü düşünüyorum da neyse.

Aşkın tanımını yapamayız... Bazıları sadece platonikliğinden bahseder, bazıları doğru insanından... Bazıları evlenince yok olur der.
Hepsi bir yerde haklı çıkan aşkın küçük tanımlarıdır.
Fakat, müzik öyle bir şey ki! İçindeki tüm duyguları dökebileceğin tek yerdir. Bestelemek konusunda diyorum bunu tabi. Genelde hepimiz dinleyici olduğumuzdan, aşka bissürü şarkı uydurabiliriz. Fakat bence, belli parçalar vardır ki, asıl aşkı anlatan, beynimizde resmeden onlardır.

Özellikle Mozart'ın 40. senfonisi her ne kadar neşeli gibi gözüksede, iyi bir dinleyiciyseniz, içinde bir aşk temasını bulabilirsiniz.


Aslında, tabii ki , Chopin bu konu da gözümüze uygun gelebilir. Tamamiyle romantik bir adamdır kendisi. Nocturne'leri insanı kendinden geçirir. Ama ben daha çok şunu seviyorum; 


Rachmaninoff'un eserlerinin çoğunu bilmem ama bu parçasını ilk dinlediğimde, aşık olmak istemiştim diyebilirim. Birisini çok ama çok sevmek... Neyse buyrunuz.

Tıkısle

Bir çok Alacakaranlık hayranı kızlarımız bu parçayı eminim ki hatırlayacaklardır ve eminim ki bu filme tapan gençlerimizin çoğunluğu hayatlarını ot gibi yaşadıklarından, tek bildikleri ve taptıkları klasik müzik parçası bu'dur herhalde. Debussy'den Clair de lune, hem de daha güzel olmuş olan bir şekilde sizlere sunuyorum. Orijinali sadece fonda duyduğunuz piyanodur..

Tıkısle 

Hep klasik müzik türünde değil biraz da bizler için 'klasikleşmiş' olan parçalardan koymamda fayda var herhalde. Fakat bunda biraz zorlanacak olmam lazım. Lakin, bu şekilde olan parçaların çoğunluğunu sevmiyor oluyorum... ya grubunu ya da şarkıyı. Her neyse, giriş olarak canı gönülden taptığım ve sesine büyük bir hayranlık duyduğum Janis Joplin'den bir parça olsun. Lakin her ne kadar aşkı getirmese bile hüzünlendirdiğinden açılışı onunla yapmak istedim...

Summertime 

Joss Stone'u bu parçasıyla sevmiştim. Bir DJ gibi tanıtıyorum, içinizi ısıtacağını umduğum bu parça benden sizlere gelsin arkadaşlar...
Take my heart but please don't break it.

Tıkısle

Rastgele karşılaştığım ve şuan da bilgisayarımda bulamadığım bu parçayı, ilk dinlediğim zamanda kendim gibi görmüş adeta benimsemiş idim. Umarım sizler de beğenirsiniz. Sanırım The O.C'nin soundtracklerinden birisiydi.

Hello sunshine, come into my life.

Kendilerini sevmesem de, Stereomood sitesi sayesinde bu şarkılarını gayette sevdim... Tabi İsa'ya dua etsinler  Ozan'a tapmasaydım o sıralarda bu kadar sevmezdim.

Thinking about you.

Şuan koyacağım parçayı Youtube'da Joey Jordison'la ilgili bir videoyu izlerken duydum ilk önce. Sanırım alternative diye tabirlendirilecek türden parçaları dinlemeye böyle başladım. Yoksa şuan buraya aşkı betimleten değil de, black metalin incileri diye bir blog yazabilirdim :) Aslında yine yazabilirim hem bilgilerim tazelenmiş olur ama bana çok gereksiz geliyo, ben de kalsın o inciler.. Black metal popüler bir kültür olmamalı .. Neyse lan sizene ya off alın işte;

Goo Goo Dolls

Eskilerin çoğunluğunu dinlemem. Yarısını sevmiyorum zaten. Fakat neredeyse her yıl taş çatlasın 10-15 kere bi dinlediğim Led Zeppelin'e karşı bir sevgi var içimde. Sevmiyorum ama verebilirim durumu gibi assadsfds. Neyse, bu parçalarıyla zaten onlara olan hayranlığım oluşmuştu. Günde nerden baksan bir 10 defa dinler dururdum. Şimdi bu konu için tekrar açtım ya of ki ne of... ALLAAAHH diye bağıram geldi yeminlen.

Babe i'm gonna leave you.

Sırf olsun diye Beatles'dan da bir parça koyayım dedim. Bir çok parçasını dinlemek zorunda kaldım bundan dolayı -.- PS: I love you adlı parçalarını koymayı düşündüm ama sanırım bende pek aşk etkisi yapmadı. Pek dinlemediğimden bilmiyorum ama Yesterday adlı parçalarını aşka uydurabilirim herhalde;

Tıkısle

Yine ilk dinlediğimde aşık olup günlerce dinlediğim parçalardan birisi. WASP'a olan hayranlığımı oluşturan bir parça yine. Kaç kere sözlerine bakarak söylemişimdir, hala da çok severek dinlerim.

Taste the love!

Veee son parça! Hepimizin bir zamanlar çokça dinlediği parçalardan bir tanesi ve en tepesindedir belki de... O sesin sakinliği, rahatlığı ve o müthiş müzik, sözler...

Wish you were here


Bu blog için sanırım çok uğraştım. Son parçayla bi 'overdose' etkisi yaratmak istedim ve çok düşündüm ne koysam diye. En başta kesin Beatles koyarım diye saçma sapan şarkılarını dinledikten sonra gözüme Pink Floyd'un klasörü takıldı ve direkt aklıma bu şarkı geldi... Umarım başarılı olmuşumdur amacımda :) İyi dinlemeler...


7 Aralık 2010

Etkisiz Tepki





Güç kullanılarak oluşturulmuş, insan kanıyla , bedeniyle alınmış bu topraklar üzerinde kurulan tüm devlet terimlerine karşıyım! Hala devam eden 'güç' otoritesine,  ancak bu şekilde yazarak karşı gelebileceğimi bilmek beni çok sinirlendirse bile, maalesef ki sadece yazılarımla kalıyorum.

Ve insanların bunu çok normalmiş gibi karşılaması garip. Aslında bütün herkes bu dediğime katılıp isyan etse, birşeyleri kurtarabiliriz belkide! Belki hayal ettiğiniz geleceğinizi alabilirsiniz, elleri kana bulanmış üst yöneticilerden. Hatta şuanda toprak altında yok olan zamanının yöneticilerinden.
Her ülkenin toprakları kanla alınmıştır! Paranın büyüklüğünden bahsetmek sanırım artık gereksiz. İnsan bedeninin değeri daha yüksek paranın değerinden.
Fakat yine de saçma sapan bir şekilde parayla döndürüyoruz dünyayı. Sesini duymadığımız iniltileri var dünyanın.. Dinlemezseniz duymazsınız,  çektiği acılar sonucu çıkan sesleri.

İnsan bedeniyle ele geçirdik dünyayı. İnsan bedeniyle doldurduk her yeri. 7 milyardan biraz daha fazla. Yine de vazgeçmedik sevdamızdan ki hala insan kanıyla yeni yerler almak istiyoruz.
Kanımızla beslediğimiz toprağın üzerinde bissürü binalarla devlet oluşturduk. Karar vermek içindi belki de. Kimlerin kanıyla yeni topraklar alacağımıza.
Belki de bundan askerlik zorunludur ülkemde. Bilemeyiz ya. Bokta atamazsın, sanki günahmışçasına. Saman dolu beyinlerin üzerine gelişini seyredersin.

Sen seyrederken tüm herkes seyreder, bir başkaldırında karnından giden çocuğun haberini!
Oyuncak tutması gereken ellerine kocaman bir penis tutturan adamların haberlerini ve 'bozulmamış psikoloji' haberlerini.

***

Zaten televizyon izleme oranının en yüksek olduğu ülkeden ne beklenilebilir ki! İzleme konusunda o kadar ustasınız ki... Fakat tüm ülke olarak çelişkidesiniz. Sanatı izlemeyi sevmezsiniz, yorumlamasını da... İzleteni de, yorumlatanı da, yorumlayanı da , izleyeni de... Çünkü sanat, gerçekçidir! Sanat bir şeyleri göz önüne çıkararak oluşmuştur...
Okumasını sevmezsiniz ama çıkarlarınızı engelleyen herşey de çok büyük bilgilere sahipsinizdir!
Bu kadar iğrençsiniz.

Yalanı izlemeyi seviyorsunuz.
Ama yalan söylemeyi günah biliyorsunuz!
Bu kadar lanetlisiniz..
Çünkü Türk'üz diyorsunuz da, medeniyetten uzaksınız. Medeniyet girmemiş topraklara sahte medeniyetini sürüp yiyen insanlara verdiğiniz prim de cabası!

***
Ben böyle devletlerin oluşumuna karşıyım. Hepinize de karşıyım. Kavga etsek dövemem belki ama en büyük kavgam cümlelerimle olur sizin için. Cümlelerimin vereceği acı, sizinkilerden daha kötü izler bırakır bedeninizde.

Polisin kullandığı güce, hala bir çözüm getirmeyen ülkeme karşı olmak en doğal hakkımdır! Polisi sevmemek en doğal hakkımdır!
Beni korumaktan çok korkutan bir şeyi sevmemek, ona karşı savaş vermek benim EN DOĞAL HAKKIMDIR!


Polise olan nefretimi belki daha sonra daha detaylı yazarım.
Bir kadının bebeğini öldüren katilleri sevmek, katilin yandaşçılığına girer benim için.