8 Şubat 2011

Ne Yani?.. Kötü Mü?..


Çevremdekilere çok garip gelen huylarım var benim. Tabi ki de hepinizin var ama bendekiler sanırım biraz 'farklı'. Çünkü yeri geldiğinde söylemeye utanıyorum.
Bir çok arkadaşım buna takıntı diyor, bir çoğu 'kompleks', diğerleri de paranoyaklık(?) diyorlar. Ben bir şey demiyorum. Belki takıntı olabilir, yine de YORUM SİZİN kardeşlerim...

Bunlar öyle lanet şeyler ki, yeri geldiğinde hayatımı çok fazla zora sokuyolar. Sıkıntıdan başka bir şey değil cidden bu kadar şeye sahip olmam. Sanırsam, ben de panik atak başlangıcı ya da ta kendisi var. Bunun için çok kere doktora gitmek istedim, fakat niyeyse gereksiz bir doktor korkum var benim. Göz doktorundan başka bi bölüm doktoruna gidemiyorum. Bunu birinci takıntı olarak söylemiş kabul ediyorum ki öyle de lan zaten. Neyse...

İkinci olarak aşırı renk takıntısına sahibim.

Beyaz renk giyemiyorum. Giydiğim zaman nefesim daralıyor, terlemeye başlıyorum. Kendimi halsiz bile hissedebiliyorum. Öyle böyle değil yani. Beyaz bir tane bir şeyim yok. Diğer beni geren renkler ise; kahverengi (sıçmık gibi olanı), SARI.
Sanırım metal müzik dünyasına katıldığım için siyah renge karşı aşırı bağımlılığım var. Tabi eskiden daha çok giyerdim. Şuan koyu ton renkli kıyafetleri tercih ediyorum.

Cama dokunamama gibi bi probleme sahibim. Bu çok aşırı değil, şöyle; bir cafede oturduğum masa camdansa eğer üstüne kolumu koyamam. Eğer koyarsam, kendimi kasarım, rahat edemem, yine nefesim daralır.

Telefonda konuşma özürlülüğüm var. Konuşurken hiç 'ben' değilim. Gülmem mesela ( bir kaç arkadaşla konuşurken çok rahat olabiliyorum da neyse işte ). Özellikle tanımadığım bir numara beni aradığında direkt olarak terlemeye başlıyorum. Bir kaç dakika açamıyorum o telefonu. Böyle mal mal bakıyorum.

Şimdi bunu nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama , bir çeşit kumaş türü var, böyle yumuşak gibi. Ona dokunamıyorum. Adını da bilmiyorum kumaşına. Podufuk şeyler değil, tüylü şeyler değil, alacalı / pullu şeylerden de değil. Böyle yumuşak ama canlı bi deriye dokunurmuş hissiyatı veriyor mesela bende. Ama deri de değil.. Of neyse geçtim bunu.

Alışverişi pek sevmem ben, bir önce ki yazımda demiştim tabi bunu. Ama bir şey bulamamaktan ziyade bir diğer sorun da şu olmalı bence; bir bayan olarak ben de çantalara bayılıyorum. Fakat çanta konusunda öyle bir takıntım var ki, akıllara zarar. Elimdeki çantaların hepsi, SOLDAN SAĞA doğru açılır ve alacağım çantanında ilk önce fermuarına bakarım.. Bugün yine çantalara baktım, bir kaç tane beğendim. Fakat hepsi sağdan sola açılıyordu. Bana ters geldiğinden vazgeçtim almaktan. Şuanki çantam artık mefta olmak üzere olduğumdan dolayı almak zorundayım ama herhalde... :///////////

İstanbul'da oturanlar (anadolu yakasında olanlar) Capitol veya Optimum'un giriş kapısını bilirler. Gerçekte adı öyle mi bilmiyorum ben 'döner kapı' diyorum ona. Hani böyle dönüyo, içine giriyorsun, sonra diğer taraftan çıkıyosun (???) ALKSHFSAKLGHA. Neyse laaan! O kapılardan korkuyorum ben. YİNE İÇİME Bİ SIKINTI geliyor, o kapıları görünce. Girmem o kapılara sahip olan bu iki alışveriş merkezine. Küçükken ARASINDA SIKIŞMIŞTIMDA. Herhalde ondan olsa gerek....

Yastık, yorgan ve çarşaf konusunda garip bir titizliğe sahibim. Lakin bu üçünün ters olmasına dayanamıyorum. Hatta bir keresinde annem çarşafımı ters geçirmişti de gecenin bi vakti onu tekrar çıkarıp, düz geçirmek zorunda kalmıştım. Hem de yatağımız ranza ve ben aşağı KATTAYIM. Uyku arasında uyandığımda bakıyorum ki, yorgan veya yastığım ters dönmüşse bunu düzleyip tekrar uyuyorum. Normalde çok düzenli tertipli birisi değilim ama bu konuda aşırı bi titizliğe sahibim. Annem de çok söylenir zaten, keşke normalde de böyle olsan AAHH... diye ama .. NABALIM..

 Yemek yiyememek gibi bi problemim var. Gerçi son günlerde bu alışkanlığımın gittikçe yok olmaya başladığını görüyorum ama durumum yine de çok değişmedi. Yediğim herhangi bir şeyin ya ucunu bırakıyorum ya da yarısını. Artık alışkanlık oldu ki içeceklerde bile böyle yapabiliyorum. ALKOL hariç ama ne hikmetse. Tsısısısısı.

Obje bağımlılığına sahibim. Yaklaşık 4 yıldır giydiğim bir montum, yine 4 yıldır giydiğim Converse'im var. Bir kaç küçük eşya(ları)m da var sürekli kullanmıyor olabilirim ama her daim gözümün önünde bulunurlar. Uykusuz'larımın hepsini özenle saklıyorum ve koruyorum. İnanın evde bulamayayım bir tanesini ya da ablamın kırıştırdığını göreyim, ortalığı yıkıyorum. O derece değerliler benim için. Ama obje bağımlılığı ben de biraz abartılı. Lakin telefonumu kaybettiğim gün eve gittiğimde yatağa uzanıp hüngür hüngür ağlamıştım. Yeni aldığım telefonumuda sevmediğimden daha da moralim bozuk o konuda...

Pacman'i aşırı seviyorum. Her zaman oynadığım bir oyundur ve ps3müş xboxmış falan ilgimi bile çekmez. Pacman benim için herşey...

Aşırı detaycı bir karakterim var.  Mesela düzenli olarak gelen müşterilerin kıyafetlerine kadar ezberlemişimdir. Normalde çok unutkan birisiyimdir ama bu unutkanlık bi başka tabi bende. Bi yere giderim, alacağım şeyi unuturum. Kursta kemanımı unuturum vb gibi şeyler. Ama kimsenin dün ne giydiğinden tutun ayakkabısını nasıl bağladığına kadar bilebilirim. Detaycılığım, kişilerle konuşmalarımda 'aşırı dikkat etmeye' dönüşüyor. Bugün bana şöyle söyledi ama geçen bu cümleyi kurmuştu, bu nasıl bi çelişki??? gibi olaylarım çoktur. Bir de işin garibi ben bunları bilerek yapmıyorum. Artık karakterimin bir parçası olmuş bu durum. Bazen işime yarıyor olabilir ama çoğunlukla zora sokuyor hayatımı.

Korkun benden lan aslkgfjhsdaglksdl.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder