13 Ekim 2010

Sebepsizce


Gitmek yerine hep kendi içimde hapis olmayı tercih ettim.

Ne kararlarım doğruydu, ne de uyguladıklarım.

Doğruyu bulma yollarım bile yanlıştı.

Ben yanlışlıydım hayata karşı.

Seçeneklerim sonuçsuz kaldı, çünkü uygulamadım.

Uygulamamak da bir seçenekti. En başarılısıydı kararlarımın.

Teninin kokusu değildi bendeki.

Kulaklarımda hala senfonisinin tınıları var.

Teninin jeneriğine hastaydım. En duygusal şarkıydı duyduğum.

Gitmek yerine… Yalnızlığını seçtim senin.

Tek bedende parçalara ayrılmıştım. Özgürlüğümü kuşlar pisliyordu, o kadar derindi üzerimdeki toz birikintileri.

Gözlerimi açamıyordum, rüzgardan.

Kapılarım kapalıydı ama her defasında bir ses vardı onlarda.

Yalnızlığını ruhumun boş yerlerine doldurdum.

Nefes kesen melodin, ölümümdü benim için.

Son nefesimde mırıldanarak kesilsin nefesim.

Öyleydi bende ki yerin. Her zaman ..

Ağzıma almak istemediğim adın nefretten değil hasrettendir. Bazen gözümün önüne gelir simân…

Hastalanır gözlerim ağlamaktan sana.

Gülmek için takındığım mandallar, her ne kadar canımı acıtsa da, sakladım yine de kendimi kendi içime.

Gidemedim ben. Gidemedim senden.

Kendimi kendime hapsederek cezalandırdım.

Bir oda değil bulunduğum yer, boş bir duvar değil gözlerimin daldığı.

Belirsiz dolanan görüntüler içerisindeki ruhumun çığlıklarıydı, hapsolmuş bir bedenin içinde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder